Zhangjiajie (Avatar Dağları)
Şangay’daki yakın arkadaşlarımızla hep kısa tatil planları üzerine konuşmuş hatta Çin içinde gitmek istediğimiz yerlerin de listesini çıkarıp, aramızda gezilmesi gereken yerlerin tüm araştırma ve planlaması için görev dağılımı yapmıştık.
Sonunda içinde benim de olduğum bu gruptan 3 arkadaş listemizin üst sıralarında bulunan Zhangjiajie için kolları sıvadık. 2009 yapımı Avatar filmine de ilham olan bu bölgeyi gitmeden önce araştırmamız yaklaşık bir iki günümüzü aldı. İnternette gördüğümüz yüzlerce güzel resim ise bu bölgeyi kesinlikle görmemiz gerektiğinin kanıtlarıydı.
Araştırmalarımızın sonunda kendimize 3 gece 3 günlük gezi planımızı çıkarıp, uçak biletlerimizi Ctrip’den alıp, hotelimizi de ayarladıktan sonra yolculuk için gün saymaya başladık. Cuma öğleden sonra 3 arkadaş buluşup Pudong havaalanı için yola çıktık.
Pasaportumun vize yenileme sebebiyle Çin yetkililerinin elinde bulunması ve yolculuğa sadece pasaport kopyası ve vize ofisinden alınan bir belgeyle çıkmış olmam Havaalanı kontrol, pasaport kontrolü esnasında sıkıntı yaratsada 3 arkadaş Zhangjiajie uçağına binmeyi başardık. 3 günlük maceramız böylece de başlamış oldu.
Yaklaşık 1 buçuk saatlik Şangay Airlines uçağının zamanında inmesinin ardından yeni yapılmış havaalanında uzun bir yürüyüş sonrasında çıkışa ilerleyip orada bizi bekleyen otel görevlisi ile otele gitmek için yola koyulduk. 1 saatlik araba yolculuğu sonrasında otelimize vardık. Check in işlemlerini yarı İngilizce yarı Çince hallettikten sonra, kendi başımıza yaptığımız tur programını otel çalışanlarına gösterip hem planın doğruluğunu teyid ettirdik hem de planladığımız yerlere en efektif nasıl gidebileceğimizi öğrendikten sonra kalacağımız otel odasına otel görevlileri tarafından bırakıldık. Büyük bir alana kurulmuş olan otelimizin etrafının yüksek dağlarla çevrilmiş olduğunu ancak odamızın balkonuna çıktığımızda farkettik.
Gün 1:
Sabah erkenden kalkıp güne başlamak istesek de biraz yorgunluk ve biraz da temiz havanın bizi çarpması sebebiyle (malum Şangay’da böyle temiz hava bulmak zor) kahvaltıya anca saat 9 civarı inebildik. Çok fazla acele etmeden kahvaltımızı yapıp otel lobisinde bizi Yellow Dragon Cave’e götürecek otel servisi için beklemeye başladık. Fırsattan istifade ederek benim yanımda getirmiş olduğum çayları yudumlarken, etrafımızı sarmış heybetli dağlara baktık uzun uzun. Otel servisi ile yaklaşık 20 dakikalık yolculuk sonrası giriş kapısına gelmiştik. Aslında ilk gün için Avatar dağlarını planlamıştık ama havanın ilk gün yağışlı olacağını öğrendikten sonra tur günlerimiz arasında bir değişiklik yapıp yağmurlu zamanı Yellow Dragon Cave’de geçirmeye karar vermiştik. İyiki de öyle yapmışız. Yaklaşık iki- iki buçuk saatlik gezimiz sonrasında dışarı çıktığımızda yağmur durmuş, hava sıcaklığı da sabaha nazaran daha ılık, dışarda yürüyüş için elverişli duruma geçmişti.Bir sonraki lokasyon olan Baofeng Lake ile ilgili bilgi vermeden önce kısaca Yellow Dragon Cave’e değinecek olursam;
#Giriş için kişi başı 100rmb ödedik. Giriş sabah 8’den akşam 4’e kadar. Mağaraya girmeden önce yine buraya ait olan bahçesinde vakit geçirip , bol bol resim çektirebilirsiniz.
#1983 yılında yerli halk tarafından keşfedilmiş olan mağara 1984 yılında turizme açılmış. 100,000 metrekarelik alanı kaplayan, 7.6 kilometre uzunluğunda, 140 metre yüksekliğinde olan mağarada 2 adet yeraltı nehri, 4 adet şelale bulunmakta.
Yellow Dragon Cave sonrası karnımız epeyce acıkmış olduğundan hemen oracıkta, ana yolun karşısında bulunan lokal Çin restorantlarından birini gözümüze kestirip şansımızı denemeye karar verdik. İçerde ki tek yabancı grup olan biz, menünün tamamen Çince karakter ve resimsiz olmasından ötürü restorantta duvarlarda asılmış olan yemek resimlerinden kendimize uygun olanları seçtik. Kısa bir beklemeden sonra seçtiğimiz yemekler bir bir masamıza gelmeye başladı. Karides yemeği dışında geri kalan tüm yemekler biraz acı olması dışında averaj bir tatta idi. Yemek esnasında bir Çinli grubun fiyat yüzünden restoran sahibiyle tartışmaya girmesi bizi biraz endişelendirsede yemeğimizi bitirip hesabı beklemeye başladık. Evet aynı şey bizimde başımıza gelmişti. Fiyat biraz fahişti. Neyse bizde restoran sahibiyle biraz konuyu tartıştıktan sonra parayı ödeyip bir sonraki gezi yerimiz olan Baofeng Lake’e gitmek için restorandan çıktık. Ufak bir sorun vardı, taxi yoktu 🙂 Restoran sahibiyle olan tartışmamız çok kötü neticenlenmediği için onların bulduğu korsan taxi ile (Baofeng Lake biletlerimizi ille de onlar alıp üstünede yol masrafını koyarak bizden yaklaşık 348 rmb aldılar) Baofeng Lake kapısına kadar bırakıldık.
# Baofeng Lake giriş ücreti 96 rmb. Saat sabah 6:30 ile akşam 6:30 arası açık olan etrafı dağlarla çevrili olan yapay bir göl, yaklaşık 30 hektarlık bir alanı kaplamakta. Her yıl ekim ayında Mandarin ördeklerinin uğrak yeri 🙂
Bilet geçişinden sonra bizi , çok büyük olmayan ama bayağı yüksekten akan bir şelale karşıladı. Önünde bir kaç resim çektirdikten ve kestanelerimizi lokal satıcıdan aldıktan sonra Baofeng Lake’i görmek için yukarı doğru tırmanmaya başladık. Yaklaşık 5-7 dakikalık bir tırmanış sonrasında aynı şekilde aşağı inerek göl’ü bulduk. Çinli turistlerle tekne turu alarak kısa bir göl turu yapıp, local halktan seçilmiş olan bir bayan ve bir erkek’ten dinlediğimiz halk müziği sonrasında başlangıç noktamıza geri döndük. Yine girişte gördüğümüz şelale ile baş başaydık.
Tur araştırmamızı yaparken gideceğimiz mekanlarla ilgili epeyce resmede bakarak , tur esnasında bir şey kaçırmamayı kendimizce garantilemeye çalışmıştık. Baofeng Lake ile ilgili olarak da göl’ün dışında gezilecek yer olarak bir de şelale bulunmaktaydı. Internet resimleri o kadar farklıydı ki bu girişte bizi karşılayan şelalenin o şelale olduğunu anca gezi sonunda tekrar oraya dönünce farkettik 🙂
Saat akşam üzeri 5 sularında Baofeng Lake gezimizi tamamlayıp yavaş yavaş Zhangjiajie sokaklarında yürüyüp sağlı sollu hediyelik eşya satan dükkanlara bakarak ana caddeye kadar yürüdük ordan da soluğu Zhangjiajie’nin Xibu antik sokağında aldık.Bir kahve molasını hak etmiştik.Antik sokaklarda biraz gezindikten sonra bir kahve molası verip dinlenelim dedik ama meğerse kafeler akşam 7’den sonra açılıyormuş. Bizde daha fazla zaman kaybetmeden otele dönmeye karar verip yoldan geçen bir taxiye atladık. 60rmb karşılığında sağ sağlim otel lobisine kadar bırakıldık. Odamıza girdiğimizde yorgunluğumuzu üzerimizden atmak için kendimize dinlenme zamanı verdik. Ben o zamanı uyuyarak, Burcu ve Elvan ise hem sohbet edip hem de sosyal medyadaki günlük haberlere bakarak geçirdiler. Yarım saat kırkbeş dakikalık dinlence sonrası otel restorantında yiyeceğimiz akşam yemeğine hazırdık 🙂
Gün 2:
Bu sefer bir önceki güne göre daha erken kalkarak, kahvaltımızı güzelce yaptıktan sonra yine otel lobisine gidip orda otel servisini beklemeye başladık.Planımızda Avatar dağları ve de yakınındaki dağ üzerine inşa edilmiş asansör’ü görmek vardı.
Otel servisine bindiğimizde Elvan servis şöförüne gideceğimiz yer hakkında bilgi vermediğimizi fark etti 🙂 Gideceğimiz yeri şöföre ilettiğimizde servisde bulunan Çinli çift kendilerinin de oraya gittiğini ve onları takip etmemizi söyledi. Servisten indikten sonra Beijing’den gelmiş olan bu çift ile beraber bilet gişelerine kadar ilerledik. Bilet gişesine geldiğimizde gişelerin daha önceden rezerve edilmiş biletlerin alındığı (genelde tur acentalarının kullandığı) ve normal bizim gibi turistlerin bilet aldığı gişeler olarak ayrılmış olduğunu , sıraya girip Çinli tur görevlisinin bizim önümüze geçip biletlerini almaya çalıştığında anladık:) Neyse sıramızı değiştirip diğer gişede kısa bir bekleme sonunda biletlerimizi alıp, bizi otobüsle teleferik girişine götürecek olan kuyrukta beklemeye başladık. Sabah 7 ‘den akşam 6’ya kadar açık olan bölgeyi gezebilmek için 248 RMB istenmekte.Hoş 2 gün boyunca kullanabileceğiniz bileti vaktimiz olmadığı içn biz sadece tek bir gün kullanabildik. Bu arada bilet gösterdiğimiz yerde parmak izi alarak biletin daha sonra başka biri tarafından kullanılmasını da engellemiş Çinli görevliler 🙂
Otobüsle yaklaşık 15 dakikalık dağ tırmanıştan sonra Wulingyuan Cable Car (teleferiğe bineceğimiz) alanına geldik ve üç kişi teleferiğimize atlayıp kendimizi muhteşem manzaranın kollarına bıraktık.
Teleferik ile çıkış sonrası bir yol ayrımına gelmiştik ya sağ tarafa ya da sol tarafa gidecektik. Önce sağ tarafı tercih edip orda bulunan Pagodayı ziyaret edip, yöresel kıyafetlerle resim çektirip, sonrasında yine orda bulunan Mc Donalds’da öğle yemeğimizi aradan çıkardık. Yine yanımda getirmiş olduğum çayları da Mc Donalds’dan aldığımız bardak ve sıcak su ile içilecek hale getirip soluğu biraz ileride olan park ve sonrasında da yol ayrımının sol tarafında bulunan Tianzi yani Avatar dağlarına çevirdik.
Dağların manzarası yavaş yavaş bizi Avatar dağlarına doğru çağırmaktaydı.Patika yollarından bir bir önce yukarı sonra sağa sola doğru kıvrılarak kendimizi Çinli turist kafilelerinin arasına bıraktık. Artık yola onlarla beraber devam ediyorduk 🙂
Bailong Elavator (Bailong Asansörü)
Aslında Bailong asansör tecrübesini yaşamadan önce Elvan internette bir kaç yazı okumuş, deneyen bir kaç kişinin asansörü bekleme süresinin asansörün genel performansına bakıldığında değmediğini yorum yazmıştı. Buraya kadar geldiğimize göre bu yorumların bizi durdurmasını istemedik. 72 rmb ödeyerek, çok uzun olmayan bir bekleyiş ile yaklaşık 10-15 kişilk bir grup ile asansöre atladık. Yine kendi aramızda hem manzara görmek hem de video ve resim çekmek için asansörün sağ,sol ve orta kısımlarını kendimizce paylaştık. İniş kısa sürdü, inişin bir kısmında da manzara yerine beton gördük. Ama yine de böyle bir dağ’a bu şekilde bir asansör yapmayı düşünmüş olan Çin’li dostlarımızı yapmış oldukları bu yapıtta yalnız bırakmadık 🙂 Asansör çıkışı Avatar dağlarını aşağıdan da çekerek bu günden beklentimizi gerçekleştirmiş olduk.
#330 metre uzunluğundaki asansörün inşaatı Ekim 1999’da başlamış, 2002 yılında da turizme açılmış.
#Dünyanın en uzun dış asansörü olmasının yanında 3 farklı Guinness Dünya rekoru’nu da elinde bulundurmakta (Çin’li dostlarımızın her zamanki en büyüğünü yapma isteği)
Tur programımızı otelde teyid ettirdiğimiz görevliler bu lokasyonlar dışında istersek bir lokasyon daha önerip eğer vaktimiz kalırsa oraya da uğramamızı tavsiye ettiler. Biz de vaktin henüz erken olduğunu görüp bu lokasyon için hemen asansör çıkışının önünden kalkan otobüse büyük itiş kakışlar sonunda binmeyi becerdik 🙂
Avatar dağlarının eteklerinde akan sakin nehrin hemen paralelindeki patika yoldan içlere doğru uzunca bir süre ilerleyip, ruhumuzu bu sessiz ve sakin patika yolda dinlendirdik. Yavaş yavaş hava kararmaya başlamıştı, ben boynumdaki kamera sebebiyle artık iyice yorulmuş Elvan’ın daha ilerilere gitme isteğini maalesef yerine getiremeyeceğimi farketmiştim. Elvan ve Burcu’da beni yalnız bırakmayarak benimle birlikte otobüslerin olduğu alana doğru geri yürümeye karar verdiler.
Yol boyunca ormanda takılan maymunları ara ara seyredip, ara ara kendilerinden kaçarak kendimizi ordan kalkan ve bizi bilet aldığımız gişelerin oraya bırakacak olan otobüslerden birine atladık. Sonrası bir önceki gün ile hemen hemen aynıydı. Taxi bulup otele dönmek. Akşam yemeği sonrasında ilk gün alamadığımız ayak masajını yaptırıp odamıza hem bavul toplamaya hem de ertesi gün gezeceğimiz Tianmen Dağları için hazırlık yapmaya başladık.
Gün 3 :
Bir önceki gün otele dönerken otel yakınlarında gezilebilecek bir kaç yer daha olduğunu görmüştük. Sabah kahvaltı sonrası ilk iş önce check out işlerini hallettik. Sonrasında da otelin yakınındaki lokasyonlardan belki birini programımıza eklemek amaçlı otel görevlileriyle konuştuk. Aslında ilk araştırmaları yaparken Grand Canyon hakkında bir şeyler okumuş, yeterli resim ve de farklı internet sitelerinde detaylı bilgi bulamayınca programa almaktan vazgeçmiştik. Şansımıza burası otele yaklaşık 20-30 dakika mesafedeydi ama maalesef gezi süresinin minimum 3 saat tutacağını duyunca bu sevdadan vazgeçip istikameti Tianmen Dağlarına çevirdik. Havaalanına çok yakın olduğu için bavullarımız ile beraber otel’in ayarlamış olduğu arabaya binip yaklaşık 1 saat yol gittik.
Önce bizi Tianmen dağlarına çıkaracak olan dünyanın en uzun dağ teleferik hattı için bilet aldık,sonrasında da o biletleri göstererek bavullarımızı bilet satılan binanın dışındaki başka bir ofise bıraktık. Bu işte bittikten sonra cable car sırasına girip sıranın bize gelmesini bekledik.Sıra bekleme esnasında da Çinli bayanlara bir kez daha hayran kaldık. Maşallah hemen hemen hepsi topuklu şıkır şıkır ayakkabılarıyla dağ’a çıkmak için hazır ve nazır bekliyorlardı. Biz de ise spor ayakkabı 🙂
Cable car geldiğinde 4 Çinli ve biz yukarılara doğru çıkmaya, sağlı sollu manzara resimleri çekmeye başladık. Tırmanış sırasında hemen yanımda oturan çinli bayan, sesli mesaj kaydı yapmaya başladı.İlk başlarda çok sıkıntı yapmasak da Çin’li bayanın ardı ardına, yüksek sesle mesaj göndermeye devam etmesi hem beni hem de Burcu’yu bezdirmiş olacak ki dayanamayıp bayana olabildiğince nazik halimizle tepki verdik 🙂
Heaven-linking Avenue olarak geçen dolambaçlı yol sizi Tianmen Cave’e kadar götürmekte. Biz teleferik almayı tercih ettiğimizden 11 kilometre uzunluğundaki bu yolu dönüş için sakladık 🙂 Yaklaşık 100 million Chinese Yuan’a mal olan yol, 5 yıllık calışmanın eseri.
Teleferikten indikte sonra yolumuza devam edip dağ çevresinden sıra sıra resimler çektik. Tianmen Dağı Batı ve Doğu hattı olmak üzere ikiye ayrılıyor. Batı hattının tamamını 1-2 saatte toplamda 2.8km yürüyerek, Doğu hattınıda 2 saatte 3.7km yürüyerek dolaşabilirsiniz. Biz dağı çevreleyen patika yollarda uzunca bir süre gittikten sonra önce dağın belli bir kısmında bulunan Glass Plank Road adıyla bilinen cam zeminli yola geldik. Çinli turistler hem resim çekmek hem de dikkatlice yürüyebilmek için (malum manzara biraz ürkütücü ) bu tek şeritlik yolu epeyce tıkamışlardı.Neyseki bir şekilde yine kalabalığa karışıp siz de olaya dahil oluyorsunuz. Çok uzun sürmeyen bu patika yol yerini yine başlangıçtaki betonerme platforma bırakıyor. Bu şekilde dağ çevresini tam tur atabilir ya da bizim yaptığımız gibi ara ara kestirme yollarıda kullanarak öğle yemeği molası verip sonra mini teleferiklerle en tepeye ilerleyebilirsiniz. Sonrasında ise yine bir Çin mahereti olan yürüyüyen merdivenlerden Heaven’s Gate’in olduğu alana inebilirsiniz.
Biz yürüyen merdivenler sonrası kendimizi direk Heaven’s Gate’de bulunca biraz şaşırdık biraz da üzüldük. Amacımız bu mekanın eteklerinden 999 merdiven çıkarak buraya ulaşmaktı, yürüyen merdivenlerle bu iş epeyce kolay olmuştu.
Tabiiki bu bizi yıldırmadı. Önce 999 basamağı indik, sonra 999 basamağı güzelce çıktık ve tabiiki 999 basamağı tekrar inerek amacımıza ulaştık. Yaklaşık iki gündür Elvan ve benim bacak ağrılarımız açıkçası bizi bu tırmanış öncesi epeyce tedirgin etmiş olsa da sanırım 3* 999 günün sonunda kas acılarımızı hafifletmişti 🙂
Bu görevi de başarıyla gerçekleştirdikten sonra otobüslerin bulunduğu alana gidip yaklaşık 15 dakikalık epeyce dönembeçli dağ yolunu inerek bavulları bıraktığımız alana geri döndük. Ordan da bir taxi alıp 5 dakikada havaalanında ulaştık. Biraz erken varmış olduğumuzdan check in öncesi biraz dinlenip check in sonrası da içeri girmeden önce akşam yemeğimizi yedikten sonra kendimizi yeni bir macera olan benim pasaport sıkıntım için Çinli yetkililerin insafına bıraktık. Neyseki bir önceki seferden tecrübeli olduğumdan farklı bir strateji ile bu işi de sıkıntısız halledip uçak bekleme salonuna vardık. Üç arkadaş bu üç güzel günün henüz büyüsünden çıkamamış olacağız ki üçümüzüde uzun bir süre sessizlik kapladı. Sonrasında tekrar Zhangjiajie’ye gelinilebileceği , hatta mümkünse 1 ekstra gün daha alınması gerektiğinde karar kılındı 🙂 Bakalım hangimiz tekrar gitme fırsatı bulacak 🙂
dincerm
September 13, 2016 at 2:40 pmCok guzel ve detayli bir yazi, elleriniz dert gormesin. Yoresel kiyafetlerle cektirdiginiz fotoraflari goremedik? 🙂
nippur
September 13, 2016 at 3:40 pmTeşekkürler, kıyafetler çok yöreseldi 🙂
Kendime sakladım 🙂
Burcu
September 15, 2016 at 2:05 pmMüge harikasın! Ayrıntılar beni mest etti. Sanki tekrar Zhangjiajie’de geziyormuşuz gibi hissettim 🙂 Hep birlikte nice gezilere, anılara ve yazılara!